Temel İlkyardım

Temel İlkyardım

Temel İlkyardım

İLK YARDIM TANIMI

Ani olarak hastalanan veya kazaya uğrayan kimseye anında, olay yerinde ve çevre imkanlarından yararlanılarak yapılan, tıbbi olmayan geçici müdahaleye İLK YARDIM denir.

İLKYARDIM DA AMAÇLAR

  1. Hayat kurtarmak
  2. Durumunu korumak
  3. Sakatlıkları önlemek

İLKYARDIMDA 6 SAFHA

  1. Tedbir (İlkyardımcının kendisinin ve kazazedenin güvenliğinin sağlanması)
  2. Teşhis
  3. Tedavi
  4. Telekomünikasyon (haberleşme)
  5. Triaj (öncelikli kazazedenin belirlenmesi)
  6. Taşıma

İLK YARDIMCI’ da bulunması gereken özellikler :

 

1- Her zaman tedbirli olmalıdır

2- Soğukkanlılığını korumalıdır

3- Cesaret gösterilerinden ve emin olmadığı uygulamalardan kaçınmalıdır

İLKYARDIM’ da haberleşebilecek telefon numaraları :

110 İtfaiye

 

112 Ambulans

114 Zehir Danışma Merkezi (Sağlık Bakanlığı)

  1. Trafik polisi
  2. Polis imdat
  3. Jandarma imdat

ECZADOLABInda bulundurulması gereken malzemeler

  1. Üçgen sargı bezleri ( 1, 2 , 3 , 4)
  2. Rulo sargı bezleri
  3. 3- Steril gazlı bezler
  4. 4- Flaster
  1. Çengelli iğneler
  2. Pamuk
  3. Yara bandları
  4. Antiseptik solüsyonlar (Batikon/Mersol 50 ml/100 ml )
  5. Turnike lastiği *
  6. İlkyardım rehberi
  7. Ağrı kesici

İLKYARDIM ÇANTASInda yukarıdaki malzemelere ek olarak bulundurulacaklar

  1. Tebeşir
  2. Makas
  3. Cep feneri
  4. Kağıt, kalem
  5. Boyunluk (servikal kollar)
  • Turnike lastiği gerekli değildir; onun yerine, üçgen sargı bezi, kravat veya herhangi bir kumaş parçasını kullanmak daha uygundur.

YAŞAM ZİNCİRİ

    • Kalbi aniden duran kişinin yaşamasını sağlayacak birbirine bağlı etkinlikleri kapsayan sıralamaya Yaşam(hayatta kalma) Zinciri denilmektedir.

*Erişkinler için yaşam zincirini oluşturan bu etkinlikler sırasıyla:

    1. Aciliyetin fark edilmesi,
    2. Acil tıp hizmetlerinin(112) haberdar edilmesi,
    3. Hemen temel yaşam desteğine başlanması,
    4. K/H nin hemen defibrile edilmesi ve hemen ileri yaşam desteğinin uygulanmasıdır

*Bebek ve çocuklar için oluşturulan yaşam zincirinde;

    1. Kalp ve solunum durmasına yol açabilecek koşulların önlenmesi,
    2. Hemen TYD ne başlanması,
    3. Hemen acil tıp hizmetlerinin (112) haberdar edilmesi
    4. Hemen ileri yaşam desteğinin uygulanması yer almaktadır.

*Hastanede ise,

    • Hastanın durumunun aciliyetinin kısa

zamanda fark edilerek,

    • Hemen tıbbi acil ekibin haberdar edilerek müdahale edilmesinin, önemi artık çok iyi bilinmektedir.
    • Kalp durması sonrası geri döndürülen komadaki hastaların kendi dolaşımlarının başlamasından sonraki ilk saatler ve ilk birkaç gündeki tedavileri çok farklılık göstermektedir.

SOLUNUM SİSTEMİ VE SUNİ SOLUNUM

Solunum Sistemi, üst solunum yolu (ağız, burun, boğaz ) ve alt solunum yolundan ( larenks, trakea, bronşlar, akciğerler ) oluşmaktadır. Diyafragma, göğüs kafesi kasları ve yardımcı solunum kasları, solunumun düzenli olmasını sağlarlar

Solumun Sistemi Suni Solunum

Yabancı Cisim Tıkanmaları Suda Boğulma

SOLUNUM SİSTEMİ

Vücudu oluşturan tüm hücreler yaşamlarını sürdürmek için bir dizi kimyasal işlemler yaparlar, bu işlemlere METABOLİZMA denilmektedir.

Metabolik işlemler esnasında her hücre oksijen ve glikoz kullanır; karbondioksit ile diğer atık maddeleri üretir.

*Görüldüğü gibi kimyasal işlemlerin olabilmesi için oksijene gereksinim vardır. Ayrıca hayati organlara ( kalp, beyin gibi )

birkaç dakika oksijen gitmediği takdirde hücrelerde hasar oluşmaktadır.

*Soluduğumuz hava normalde % 21 oksijen, % 78 azot, % 1 oranında diğer gazları içermektedir. Biz soluduğumuz

havada bulunan % 21 oranındaki oksijenin sadece % 5-6 sını kullanırız.

Oksijen yokluğunda görülebilecek sorunlar:

      1. -1.dakikada kardiyak hassasiyet ( aritmi vb.)
      2. -4. “ beyinde hasara eğilim

4 -6. “ beyin hasarı başlar

6 -10. “ beyin hasarı artar

10 + “ geri dönüşsüz beyin hasarı

SOLUNUMUN DEĞERLENDİRİLMESİ

    • Normalde solunum kendiliğinden, sessiz,ağrısız, kolaylıkla gerçekleşir. Solunum sayısı değişmekle beraber genellikle erişkinde 15-20 kez/dk, çocukta 20-30 kez/dk, bebekte 30-40 kez/dk arasındadır, normal solunum yüzeysel veya derin değildir.*Solunum BAK-DİNLE-HİSSET yöntemiyle saptanır. Bak, göğüs kafesi kalkıyor iniyor mu ? Dinle, soluk sesi duyuluyor mu ?

Hisset, soluk yanağa geliyor mu ? Bu soruların yanıtları olumsuzsa ya da ağza burna ayna veya cam tutulduğunda buharlaşma olmuyorsa solunum yok demektir. Solunum durduğunda dokular oksijenlenemeyeceği için dudaklar ve tırnaklar siyanotiktir (morarmıştır).

SOLUNUM İLE İLGİLİ SORUNLAR VE OLASI NEDENLERİ

*Solunum hızlı ve yüzeysel ise, nedeni : egzersiz, koşma, ateşli hastalıklar, şok, zehirlenme vb. olabilir.

*Solunum derin, zorlanarak, kesik kesik ise,nedeni : solunum yolu kısmen tıkalı ya da akciğer sorunu

olabilir.

*Kişi konuşamıyor, öksüremiyor ve refleks olarak iki eliyle boğazınıtutuyorsa , nedeni:soluk yolu yabancı cisimle tıkanmıştır. Bir süre sonrada bilinç kaybı gelişir.

    •  

SUNİ SOLUNUM

    • Bir kazazedenin yanına varıldığında ilk önce ABC kontrol edilerek sürekliliği sağlanmalıdır. (İlk Yardımın ABC’si)
    • A ( Airway ) : Soluk yolunun açıklığının saptanması ve sürekliliğinin sağlanmasıdır.
    • B ( Breathing ): Solunumun varlığının saptanması ve sürekliliğinin sağlanmasıdır.
    • C(Circulation):Dolaşımın (nabzın varlığının) saptanması ve sürekliliğinin sağlanmasıdır
  1. A) soluk yolunun açıklığının saptanması ve sürdürülmesi
    • Bilinçsiz ya da yerde yatan bir kişiye rastlandığında, öncelikle kişi omuzlarındanhafifçe sarsılarak “iyi misiniz ? “ sorusu sorulmalıdır. Yanıt alınamıyorsa, hemen baş-çene yöntemiyle baş geriye yatırılır.

*Başa pozisyon verme nedeni : Bilinci kapanan kişilerde kaslar gevşer; kökü alt çeneye bağlı bir kas olan dil, geriye kayarak soluk yolunu tıkayabilir. Baş geriye yatırıldığında çene yukarı kalkar, bu esnada ona bağlı olan dil de yükselir ve soluk yolu açılır.

BAŞ-ÇENE POZİSYONU

    • Baş, bir el ile alından desteklenirken diğer elin parmakları ile de çeneden desteklenerek, nazikçe, iyice geriye doğru yatırılır. Böylece soluk yolunun açılması sağlanır . Bu

pozisyon, kazazedenin boyun omurlarında zedelenme olasılığı olsun ya da olmasın uygulanabilir.

B )solunumun varlığının saptanması ve sürdürülmesi:

    • Soluk yolunun açıklığı sağlandıktan sonra, bak- dinle-hisset ile 10 saniye(yi geçmeyecek şekilde) solunum değerlendirilir. Kişinin solunumu yoksa, hemen suni solunuma başlanılmalıdır. Önce, her biri bir saniye sürecek şekilde, iki kurtarıcı soluk verilir. Her soluk verildiğinde göğüs kafesinin yükselişi; soluğun ardından ise, soluk veren başını kaldırır, solunumun geri çıkışını/göğüs kafesinin inişini izler.Verilecek soluk miktarı, göğüs kafesini yükseltecek kadar olmalıdır. Çok fazla ve güçlü soluk vermenin yararlı olmadığı tespit edilmiştir. O nedenle, bir saniye sürecek şekilde aldığınız nefesi (balon üfler gibi) verin.

C )dolaşımın (nabzın varlığının) saptanması ve sürdürülmesi

    • Nabza bakılmadan hemen göğse bası ve suni solunum şeklinde TYD uygulanır (2005 kurallarından önce nabza bakılırken sağlık personeli dışındaki kişilerin bakması artık önerilmiyor).

KOMA YATIŞI / POZİSYONU:

    • Soluk yolu açık, solunumu ve dolaşımı olan kişide, kusma veya kanama ( ya da olasılığı) varsa baş yana çevrilir. Boyun omurlarında zedelenme varsa, kişi yan çevrilir. Böylece dilin geriye kayması, kusmuk ya da kanamanın soluk yolunu tıkaması önlenmiş ve soluk yolunun sürekliliği sağlanmış olur

Suni solunum

Solunumu olmayan kişinin yapay olarak solutulmasıdır.

Kişinin başına pozisyon verildikten sonra ( baş- çene), alından elin baş ve işaret parmaklarıyla burun kanatları sıkıştırılır, diğer elin üç parmağı çeneyi desteklerken; nefes alınır, hastanın ağzı iyice kavranır ve nefes üflenir(balon şişirir gibi). Elinizin altında varsa soluturken koruyucukullanmanızda yarar var, son yıllarda anahtarlık şeklinde satılmaktadır..

Suni solunum üç yoldan gerçekleştirilebilir: 1-Ağızdan ağza, 2-Ağızdan burna, 3-Ağızdan ağza ve burna.

Ağızdan ağza suni solunum,genellikle en çok tercih edilen yoldur. Kişinin ağzı iyice kavranmalıdır ve burun delikleri iyice kapatılmalıdır ki etkili olsun.

Ağızdan burna suni

Kişinin ağzı sıkıca kapatılmalıdır. Önerildiği durumlar:

1)Hastanın ağzını açmak mümkün değilse,

    • 2)Yüzdeki ciddi yaralanma nedeniyle ağızdan soluk verilemiyorsa,3)Hastanın dişleri yoksa ve bu nedenle soluk verirken ağız kavranarak kapatılamıyorsa ve verilen hava dışarı kaçıyorsa

Ağızdan ağza ve burna suni solunum

BEBEKLERDE UYGULANIR.

DOLAŞIM SİSTEMİ VE KALP MASAJI

    • Dolaşım sistemi; arterler, arterioller, kapiller, venüller ve venlerden oluşan birbirine bağlı tüplerin oluşturduğu karmaşık bir sistemdir.
    • Kalp, bu sistemin içinde, itici bir güç olarak merkezde yer almaktadır. Kan, kalbin oluşturduğu basınçla tüm vücudu dolaşır. Kalp, yaklaşık olarak kişinin yumruğu büyüklüğünde, içi boş, kastan oluşan bir organdır. Septum denilen bir duvarla ortadan sağ ve sol olarak önce ikiye, bunlar da tekrar üst ( atrium→kulakçık ) ve alt ( ventrikül→karıncık ) olmak üzere ikiye bölünür; toplam dört boşluktan oluşur
    • Vücuttan dönen kirli kan sağ kulakçığa, sağ kulakçıktan sağ karıncığa geçer, sağ karıncıktan da temizlenmek üzere pulmoner atardamarlarla akciğerlere taşınır. Akciğerlere ulaşan kan CO2 – O2 değişiminden sonra pulmoner toplardamarlar vasıtası ile vücuda pompalanmak üzere sol kulakçığa, oradan sol karıncığa geri taşınır, sol karıncıktan da aorta vasıtası ile vücuda dağıtılır. Kulakçık ile karıncık (Atrium ile ventrikül) arasındaki akışlar, geri dönüşe izin vermeyen kapaklar tarafından kontrol edilmektedir. Kanın geri dönüşünü önleyen bu sistemler sayesinde dolaşım sistemi tek yönde hareket ederek normal akışını sürdürür (arter:atardamar; kapiller:kılcaldamar; ven: toplardamar).

Nabız

*Kanın sol karıncıktan büyük atardamarlara

pompalanması sırasında, uç noktalardaki atardamarlarda (periferik arterlerde) oluşturduğu dalgalanmadır. Kalp atışının uçtaki atardamarlardan (periferik arterlerden) hissedilmesine NABIZ denir.

*Normalde nabız (kalp atım hızı/sayısı) erişkinde 60-90 kez/dk, çocukta 80-100 kez/dk, bebekte 100-120 kez/dakika civarındadır.

Nabız alınan noktalar

      1. Boyun (karotis arter, şah damarı), el bileği (radiyal arter),

kasık (femoral arter), dirsek içi (brakiyal arter), diz arkası

( popliteal arter), ayak üstü, kulak önü, şakak vd.

      1. * Bebeklerde nabız, dirsek çukurunun hemen yukarısından, kolun iç kısmından ( brakiyal arterden ) alınabilir .
    • ** Şah damarından canlı kişilerin nabzı alınmaz; 5 saniyeden uzun süre ve çift taraflı kesinlikle bastırılmaz aksi halde kalp zarar görür (bradikardi gelişir).Önceleri, solunumu durmuş ve nabzının da olmadığı varsayılan kişilerde nabız kontrolü için şah damarından bakılıyordu, ancak 2005 yönergelerine göre bu kaldırıldı..
    • *** Nabız alınırken, damarın üzerine çok hafif ya da fazla bastırılırsa, nabız hissedilmeyebilir.

Kan basıncı

    • (arteryel tansiyon ), kanın arterlerden geçerken arter duvarına yaptığı basınçtır. Sol ventrikülün ( karıncık) kasılarak kanı

aortaya pompalamasına SİSTOL ( büyük tansiyon, maksima ), gevşeyerek kanla dolmasına ise DİYASTOL ( küçük tansiyon, minima ) denilmektedir.

    • Kan basıncının ortalama değerleri erişkinde 110-120 / 70-80 mmHg, çocukta 90 / 60 mmHg, bebekte 70 / 50 mmHg’dır.
    • Kan basıncı, kolda dirseğin 3 cm üstünden, bacakta ise diz üstünden ölçülür.

KALP BASISI

    • Eğer nabız alınamıyor, gözbebekleri büyümüş ve ifadesiz ise, kalp durmuş demektir ve yeniden çalışması için hemen girişim yapılmalıdır. Kalbin yeniden çalışması için yapılan girişime KALP MASAJI denir.
    • Kalp masajının yapılabilmesi için kalbin tamamen durduğundan emin olunmalıdır.

YAVAŞ TA OLSA ÇALIŞAN KALBE ASLA MASAJ YAPILMAZ !

    • UYGULANIŞI: Tüm yaş gruplarında göğüs kemiğinin alt yarısına, göğüs kemiği üçte bir oranında içe çöktürülecek şekilde bastırılır. Burada dikkat edilmesi gereken, göğüs kemiğinin(sternumun) ucundaki ksifoid denilen kıkırdak çıkıntının üzerine bastırılmamasıdır. Aksi halde bastırıldığında kırılabilecek bu çıkıntı iç organlara zarar verebilir. O nedenle sternumun alt ucu bulunup el onun yukarılarına yerleştirilmelidir. Önerilen: ELİNİZİ GÖĞÜS KEMİĞİNİN TAM ORTASINA YERLEŞTİRİN !!!
    • Yardım gelene kadar, kazazede/hasta (K/H) hareket edene kadar ya da siz tükenene kadar TYD ne devam edilir.
    • ERİŞKİNDE(8 yaş üstü) : Sternumun ( göğüs kemiğinin ) 1/2 alt kısmına veya sternumun alt ucunda yer alan ksifoid denilen çıkıntının iki parmak üstüne uygulanır. Uygulamacı hastanın yanına, göğüs kemiğine paralel olarak diz çöker. Elinin topuk kısmını ksifoidin iki parmak üstüne yerleştirir. Diğer elinin topuk kısmını da o elin üzerine yerleştirir. Kollarını bükmeden, omuzdan kuvvet alarak göğüs kemiğini, göğüs yüksekliğinin üçte biri içeri çöktürülecek (4-6 cm) kadar bastırır.
    • ÇOCUKTA(1-8 yaş arası) : Erişkinle aynı yere ancak tek el veya çocuğun gelişimine göre iki elle; göğüs yüksekliğinin üçte biri içeri çöktürülecek( 2,5-4 cm) kadar basınç uygulanır.
    • BEBEKTE : İki meme başının ortasına iki parmak ( orta ve yüzük parmakları) yerleştirildikten sonra göğüs yüksekliğinin üçte biri içeri çöktürülecek (1,5-2,5 cm) kadar bastırılır .

TEMEL YAŞAM DESTEĞİ

(TYD)

    • CPR – KARDİYOPULMONER RESÜSİTASYON
    • TYD/CPR, kalp masajı ( KM ) ve suni solunumun ( SS ) birlikte, tek veya iki kişi ile yapılmasıdır
    • TEK KİŞİ VEYA İKİ KİŞİ İLE TYD: Önce iki kurtarıcı soluk verilir. Sonra sıra ile 30 göğüs basısı ve 2 suni solunum olacak şekilde, döngü (30:2

) iki dakika 5 kez tekrarlandıktan sonra eğitimi alınmışsa, AED varsa 1 kere şok verilir ardından hemen 30:2 şeklinde devam edilir. TYD, kişi dönene, yardım gelene yada yapan tükenene kadar sürdürülür.

KANAMA VE KANAMALARIN KONTROL ALTINA ALINMASI

    • Kanama, tartışmasız, belli başlı acil sorunlardan biridir. Kanama mutlaka kısa sürede belirlenmeli ve ciddiyeti değerlendirilerek, kontrol altına alınmalıdır.
    • Kanın damar dışına çıkmasına KANAMA (HEMORAJİ) denir. İç ve dış kanama olmak üzere ikiye ayrılır.

İç kanamalar

    • gözle görülemediklerinden, belirlenmeleri ve en kısa zamanda hastaneye ulaştırılmaları önemlidir. Halbuki dış kanamalar gözle görülebilir ve durdurulma yöntemleri ile kontrol altına alınabilirler. Kanama başlangıçta halsizlik yapar, eğer kontrol altına alınmazsa şok ve ölüm gelişebilir.
    • Normal bir erişkinin vücut ağırlığının ortalama 1/13’ ünü kan oluşturmaktadır. 70 kg’ lık bir kişide 5-6 lt civarında kan bulunduğu varsayılmaktadır. % 10 oranındaki kan kaybı (ortalama erişkinde 600 ml, çocukta 200-300 ml, bebekte 25-30 ml ) oldukça tehlikelidir.

Kanamaların Sınıflandırılması

    • I- Kanamanın meydana geldiği yere göre :
      1. İç kanama
      2. Dış kanama

II- Kanayan damarın cinsine

1- gAtöarredamar (arter) kanaması : Parlak kırmızı renklidir, kalp atımı ile eşzamanlı fışkırır

      1. Toplardamar (ven) kanaması : Koyu

kırmızı renklidir, devamlı akar

      1. Kılcaldamar (kapiller) kanaması :

Devamlı, yavaş, sızıntı şeklinde akar

      1. İÇ KANAMA
    • İç kanamanın vücut dışında en sık görülen belirtileri ezikler ve çürüklerdir. Bu belirtiler yumuşak doku içine kanama olduğunun göstergesidir. İç kanamalar, gözle görülemeyen kanamalar olmasına rağmen, dışa açılan bir iç organda meydana gelmişse, daha kolay ve çabuk fark edilirler; örneğin : mide, akciğer, böbrek kanamalarında olduğu gibi. İç kanamayı düşündüren bulgular genellikle hipovolemik şoka ait bulgulardır.

İç kanama bulguları

    • Nabız zayıf ve süratlidir (ipliksi)
    • Deri soğuk ve nemlidir (yapışkandır)
    • Gözler donuk, gözbebekleri genişlemiş ve ışık refleksi zayıftır
    • Hastada genelde susuzluk hissi ve huzursuzluk vardır
    • Bulantı, kusma olabilir
    • (Geç bulgu: Kan basıncı düşer)

İlkyardım

    • Herhangi bir vurma, çarpma, darbe sonrası bu belirtiler söz konusuysa, bu durumda yapılacak en doğru şey, kişiyi bir an önce hastaneye ulaştırmak olmalıdır.
      1. DIŞ KANAMA
    • Kanamayı durduran savunma mekanizmaları damarın kesilmesi sonucu hava ile temas edince faaliyete geçerek önce kesilen damar uçlarının büzülmesini sağlarlar. Daha sonra kesik damar uçlarında pıhtı oluşur, pıhtı büyüyerek damarı tıkar ve böylece kanama durur.
    • Vücuttaki pıhtılaşma mekanizmalarını dokular ve doku sıvıları uyarır. Normalde atardamar ve toplardamardaki kan, aradaki damar duvarı nedeniyle, doku ve doku sıvıları ile temas etmediğinden, damar yaralanmadıkça pıhtılaşma olmaz. Damar yaralandığında, kanama fazla olacağından pıhtılaşma gecikebilir, o nedenle pıhtılaşmayı hızlandırmak için kanama durdurma yöntemlerine başvurulur.

Dış kanamaları durdurma yöntemleri

    • Parmakla (lokal, yerel) basınç
    • Basınçlı sargı
    • Yaranın üstünde yer alan artere / damar köküne basınç (femoral arter, brakial arter, temporal arter, vd)
    • Elevasyon ( kanayan kısmın kalp seviyesinde veya üzerinde tutulması )
    • Turnike
    • Atelleme ( kanamayı doğrudan durdurma

yöntemi değildir ! Kırıkların sabitlenmesi sonucunda kanamanın da kontrol altına alınmasını sağlar ).

TURNİKE :

    • Diğer yöntemlerle durdurulamayan kanamalarda en son seçenek olarak uygulanmalıdır. Genellikle organ kopmalarında veya derin arter kesilerinde, tek kemikli olan üst kola veya üst bacağa uygulanır. Amaç, kanayan atardamarı, kemik ile deri arasında sıkıştırarak, yaralı yere olan kan akımını engellemektir. Ara ara gevşetilmelidir, aksi halde gangren gelişebilir.
    • İp, tel, ince sert lastik cilde zarar vereceğinden kesinlikle kullanılmaz.
    • Üçgen sargı bezi, çorap, kravat veya herhangi bir enli kumaş parçası ile turnike yapılabilir.
    • Turnike en fazla iki saat uygulanabilir. Gevşetme süresi ilk bir saatte 10- 20 dakikada bir, sonraki bir saatte ise 5-10 dakikada bir olmalıdır. Gevşetme süresi turnike uygulanan yerin, yaralı kısma olan uzaklığı ile ters orantı olmalıdır. Mesafe uzunsa, gevşetme süresi kısa olmalıdır. Turnike gevşetildiğinde, lokal basınç yapılmalı ve cilt normal rengine döndüğünde, turnike yine sıkılmalıdır.

DESTEKLEME (ATELLEME)

    • Yaralı kol veya bacaklardaki kanamaların çoğu, kırılan kemiğin sivri uçları ile kasların yırtılması ya da kırılan kemiğe yakın damarların yırtılması sonucunda meydana gelir. Kol veya bacak sabitlenmezse, hasar ve kanama devam eder. Ekstremitenin (kol veya bacak ) sabitlenmesine destekleme denilmektedir. Kırık kemik uçları kontrol altına alındıklarında kanama da azalacaktır

EPİSTAKSİS (BURUN KANAMASI)

    • Kafatası kırığı, darbe sonucu oluşan yüz yaralanmaları, sinüzit, enfeksiyon, burun anomalisi, yüksek tansiyon, kanama bozuklukları gibi nedenlerle oluşabilir.
    • İlkyardım: Kişi dik oturtulur, başı hafif öne eğilir ve burun kanatlarından iki parmakla bastırılır.
    • Burna, alna ve enseye soğuk ıslak bez konarak lokal soğutma ile kanama kontrol altına alınabilir.
    • Özellikle endişeli ve yüksek tansiyonlu kişilerin sakinleştirilmesi önemlidir.

ŞOK

    • Dolaşım sistemi, kanın tüm hücre ve dokulara ulaşmasını sağlar. Bu sistem sayesinde her hücreye oksijen ve besin maddesi taşınır ve hücrelerden metabolik atıklar uzaklaştırılır.
    • Beyin, medulla spinalis ve kalp gibi organların devamlı ve belirli miktarda kana gereksinimleri vardır ve kan akımının kesilmesine birkaç dakikadan fazla tahammül edemezler. Aksi halde, hücreler ya ölürler ya da fonksiyonlarını kaybederler.
    • Kalp, kanın dolaşım sistemi içinde sürekli dolaşmasını sağlar; bir dakikada ortalama 6 lt kanı, sadece 6 lt alan sisteme pompalar. Dolaşım sistemi tarafından, vücudun her tarafına yeterli miktarda kanın pompalanamadığı duruma ŞOK denilmektedir. Şokun oluşabilmesi için, mutlaka kişide bir sorun olmalıdır ve bu sorun kontrol altına alınamadığı için kişinin durumu gittikçe bozulmalıdır. Örnek : kişinin bacak kemiği kırılmış, şiddetli kanıyor ve hiçbir müdahale yapılmamışsa, şok gelişir.

Şoku oluşturan en önemli nedenler

aşırı kan kaybı

geniş ve derin yanıklar

sıvı kaybı

aşırı kusma ve ishal aşırı terleme .

Şok Çeşitleri

    • Hipovolemik Şok : Damar içinde dolaşan sıvı hacmindeki azalma nedeniyle görülen şok çeşididir. Nedeni: Ani ve şiddetli sıvı veya kan kaybıdır.
    • Metabolik Şok : Damar dışı vücut sıvılarının kaybı söz konusudur. Nedeni: Aşırı kusma, ishal, terleme veya diyabetik koma olabilir.
    • Anaflaktik Şok : Şiddetli alerjik reaksiyon söz konusudur.
    • Nörojenik Şok : Sinir sisteminin dolaşım sistemi üzerindeki kontrolü kaybolmuştur.

*HuŞzuorskuzulunk vBe eenlidriştei ve Bul*gBuaklıaşlraır mat ve anlamsız, gözbebekleri genişlemiş

*Hızlı ve zayıf nabız *Susama hissi

*Soğuk ve nemli deri *Bulantı ve kusma

*Aşırı terleme *Hipotansiyon

*Solukluk ve siyanoz *Hızlı gelişen şokta, şuur kaybı

*Yüzeysel, hızlı, zor, düzensiz ve tutuk solunum (özellikle göğüs yaralanmalarında)

Şokta İlkyardım

    • Öncelikle ABC değerlendirilir ve devamlılığı sağlanır.
    • Sıkı giysiler gevşetilir.
    • Şok Pozisyonu verilir: bacaklar 25-30 cm yükseğe (kalp seviyesine) kaldırılır.
    • Kanama durdurulur, kırıklar desteklenir, yaraların pansumanı yapılır.
    • Isı kaybına karşı hastanın üstü örtülür.
    • Hastanın nabzı, solunumu düzenli aralıklarla kontrol edilir.
    • Yiyecek ve içecek kesinlikle verilmez.

YARALANMALAR

    • Yaralanma(Açık ve Kapalı) Nedir?
    • Göz Yaralanmaları
    • Baş Yaralanmaları
    • Göğüs Yaralanmaları
    • Karın Yaralanmaları
    • Omurga Yaralanmaları

YARALANMA:

    • Deri ve derialtı dokularının hasarına YARA denilmektedir. Yaralanmalarda genellikle ağrı ve fonksiyon kaybı vardır.
    • Yarayı açık ve kapalı olmak üzere iki başlık altında inceleyebiliriz. Her türlü açık yara enfeksiyon için açık bir kapı demektir.
    • O nedenle yaraya hemen müdahale edilmelidir.

KAPALI YARALANMALAR

    • Üstteki deri tabakasında herhangi bir hasar, yani doku kaybı olmamasına rağmen darbe nedeniyle deri altındaki dokularda meydana gelen kanamalarla karakterize yaralanmalardır. Ekimoz ve hematom olarak sınıflandırılabilirler.
    • EKIMOZ:Deri altındaki sınırsız kanamalar sonucu oluşan morarma ve çürüklerdir.
    • Hematom: Deri altındaki sınırlı kanamalardır, diğer adıyla kan toplanmasıdır. Hematom sadece yumuşak doku yaralanmalarında görülmez; kırıklardan veya herhangi bir damar yaralanmasından sonra da görülebilir.

yaralanmalarda ilkyardım:

Kapalı

    • Kapalı yaralanmalarda ilkyardım, soğuk uygulama, dinlendirme ve yüksekte tutma şeklindedir. Bir havluya sarılmış buz torbası, etkilenen alana yerleştirildiğinde kanamayı azaltacaktır. Aradan saatler geçtikten sonra soğuk uygulamanın yararı olmayacağından, emilimi hızlandırmak ve ağrıyı azaltmak üzere sıcak uygulama önerilmektedir. Etkilenen kısım, günde bir kaç kez ılık-sıcak arası suya 10-15 dakika daldırılır veya sıcak su ile nemlendirilmiş havlu ile sarılır.

AÇIK YARALANMALAR

    • SIYRIK (Abrezyon): Derinin sert ve pürtüklü bir yüzeye sürtünmesi sonucu oluşan yüzeysel yaralanmalardır. Yaralanan kısımdan kan sızabilir. Oldukça ağrılı olabilirler. Sıyrıklar, varsa antiseptikle silinebilir yoksa sabunlu su ile yıkanıp kuru ve temiz tutuldukları sürece daha çabuk iyileşirler. Ancak, kirli veya ıslak bir iş yapılacaksa yara mutlaka kapatılmalıdır.
    • KESİK (Laserasyon): Keskin ve düzgün yüzeyli nesne ile meydana gelir. Kesilmiş düzgün veya parçalı bir yara oluşur. Kesik şeklindeki yara deri altındaki dokuya, kasa, sinire ve kan damarlarına kadar derinleşebilir.
    • Kesik yaranın kenarları antiseptikle silinir ve yara ağzı ucuca getirildikten sonra üzeri steril gazlı bezle kapatılarak, yaralı hastaneye götürülür.
    • YIRTIK; KISMİ KOPUK (Avülsiyon): Derinin bir parçası ya tamamen kopmuştur ya da küçük bir kısmı ile bağlı kalmıştır. Genelde çok kanarlar. Bu tip yaralanmalarda kısmen yada tam kopmuş olan deri (flap), yaranın üzerine, normal yerine yerleştirilmeli, daha sonra üzeri steril pansumanla kapatılmalıdır. Yaralı hemen hastaneye götürülmelidir.
    • DELİNME: Bıçak gibi kesici-delici aletler veya kurşun gibi nesnelerle meydana gelir. Yara girişi küçük olduğundan, dışa kanama genellikle önemli değildir. Ancak derindeki dokulara önemli zarar verebilirler. Eğer bu yaralanma göğüs veya karında ise öldürücü olabilir.

Açık Yaralanmalarda

    • Kanama durdudulur.
    • Yaranın daha fazla kirlenmesini önle ( yara bandı veya steril gazlı bezle kapatarak).
    • Yaralı kısmın hareket etmesini önle; dinlendir.
    • Yara çok kirli ise mutlaka pansumanla kapatılmadan önce bulunabilecek en temiz su ile yıkanmalıdır. Bulunabilecek en temiz su : elimizin altında çaydanlıkta kalmış kaynamış ve soğumuş su, yoksa musluk suyu ya da şişe içinde satılan sular kastedilmektedir.
    • Eğer açık yara, kirli-paslı metal veya toprakla temas etmişse, mutlaka TETANOS SERUMU ve/veya AŞISI yaptırılmalıdır
  • Yarada yabancı cisim varsa (Yabancı cisim batmışsa)
  • Yabancı cisimleri çıkarmaya çalışmayın
  • Yabancı cismi sabitlemek üzere kalın pansuman malzemesi kullanın
  • Hastayı vakit kaybetmeden hastaneye götürün

Organ kopması söz konusu ise

  • Mutlaka temiz, nemli ve soğukta muhafaza edilerek hastaneye götürülmelidir. ( Asla ıslatılmaz ve dondurulmaz ! )
  • Bunun için;
    1. Kopan organ, nemli steril gazlı beze (yoksa en temiz su ile ıslatılarak iyice sıkılmış en temiz kumaş parçasına) sarılır.
    2. Delik olmayan bir naylon torbaya konularak ağzı sıkıca kapatıldıktan sonra, bu naylon torba:
    3. Buzlu su içine konarak, hastayla birlikte hastaneye götürülür. Burada önemli olan nokta: organın dondurulmadan ve ıslatılmadan hastaneye ulaştırılmasıdır. O nedenle organ doğrudan su içine veya buz üzerine konmaz !

*Hasta ve kopan organ uygun koşullarda 6-12 saat içinde hastaneye yetiştirildiğinde; organın eski işlevlerini aynen yerine getirme olasılığı çok yüksek

GÖZ YARALANMALARI

  • 1- Yaralanmalar:
  • Korneada yabancı cisim bulunması (göze yabancı cisim kaçması)
  • Göze yabancı cismin batması
  • Yırtılmalar
  • 2- Yanıklar:
  • Kimyasal yanıklar
  • lsı (termal) yanıkları
  • Işın yanıkları
    1. YARALANMALAR
  • Göze yabancı cisim kaçması: Yabancı cisim ( toz, kirpik vb) kornea üzerindedir veya gözkapağı altındadır. Bu durumda göz temiz su ile yıkanır. Eğer cisim göz kapağının altındaysa, göz kapağı ters çevrilerek pamuklu çubukla uzaklaştırılabilir.
  • Yabancı cisim batmışsa: Genel kural burada da geçerlidir: Batan cisimler çıkarılmaz, sabitlenir. Üzeri koni biçiminde bir malzeme (veya bardak) ile kapatılır. Gözler birlikte hareket ettiğinden sağlam göz de kapatılmalıdır.
  • Yırtılmalar: Yaralı göz hemen steril gazlı bezle kapatılır, sağlam gözde kapatıldıktan sonra en kısa sürede hastaneye götürülmelidir.
    1. YANIKLAR
  • Kimyasal Yanıklar: Tek ve ilk acil tedavi yıkamaktır. Yıkamak için her türlü temiz su (varsa serum fizyolojik tercih edilmelidir) kullanılabilir. Koşullar suyu göze dökmeyi, hastanın başını musluk altına sokmayı, su ile dolu bir kap içine göz sokularak göz kapaklarının hızla kırpıştırılmasını gerektirebilir. Gözü yıkarken suyun akış yönü içten dışa doğru olmalıdır, aksi halde sağlam gözde etkilenebilir. Daha sonra her iki gözde kapatılarak hastaneye ulaştırılır. Yıkama süresi en az 15 dakika olmalıdır.
  • Isı (alev) yanıkları: Göz kapakları genellikle

kapanır ve yapışabilir. O nedenle her iki göz yıkandıktan sonra ıslak pansumanla kapatılarak hastaneye götürülmelidir

  • Işın yanıkları: Kızılötesi ışınlar, çıplak gözle güneş tutulmasının izlenmesi, lazer ışını retinada ağrısız ancak kalıcı görme kaybına neden olur. Kaynak yapmak, uzun süreli güneş lambasına, ultraviyole ışınlarına ve parlak ışınlara (karla kaplı alanlar, çöl, durgun deniz gibi) maruz kalmak gözde yüzeysel yanıklara neden olabilir. İlk anda fazla belirti görülmezken, 3-5 saat sonra kızarıklık, şişlik, aşırı gözyaşı salgılanması görülebilir. Gözler yine ıslak pedlerle kapatılarak, kişi hastaneye götürülür.
  • Hangi tip göz yaralanması olursa olsun, yaralı gözün yanı sıra sağlam göz de mutlaka kapatılmalıdır, yaralı gözün daha fazla zarar görmemesi için!.

BAŞ (KAFA)

YARALANMALAR

  • Kafa üstü düşme, denizde yere çakılma, trafik kazalarında ön cama çarpma sonucu görülen, açık veya kapalı olarak sınıflandırabileceğimiz kafa yaralanmalardır.

Açık Kafa Yaralanmaları

  • Yaralanma gözle görülebildiğinden gerekli pansuman yapılır, mümkünse baş 30 derece yüksekte tutularak (yarı oturur pozisyonda) hastaneye nakledilir. Eğer kulaktan veya burundan açık kırmızı renkli kanama ya da kanla birlikte berrak sıvı geliyorsa, BOS ( beyin-omurilik sıvısı) geliyor demektir. Bu şiddetli kafa yaralanmalarında (genellikle de kırıklarında) görülür. Bu gibi durumlarda kanayan burna ya da kulağa gevşek pansuman konarak dışarı akış sağlanır. Kesinlikle tampon yapılmaz!. Eğer BOS kulaktan geliyorsa, pansuman konulduktan sonra yaralı o kulağın üzerine gelecek şekilde yan yatırılır ve hastaneye nakledilir.

Kapalı Kafa Yaralanmaları

  • Gözle görülür bir yaralanma olmadığından, vurma, çarpma, düşme, darbe sonrası veya yüksek tansiyonu olan kişilerde aşağıdaki belirtiler görülürse ; bilinci kapalıysa yan yatırılarak, bilinci yerindeyse baş yüksekte olacak şekilde yatırılarak, hastaneye götürülmelidir.

Belirtiler

  • Fışkırır tarzda kusma
  • Aniden başlayan baş ağrısı, baş dönmesi veya kulak çınlaması Kol (lar) veya bacak (lar) da karıncalanma, uyuşma, ilerleyen kuvvet kaybı, felç Sebepsiz uyku hali, konuşmada pelteklik, anlamsız konuşmalar, kendini kaybetme, bilinç kaybı
  • Solunumda yavaşlama, iç çekmeler, sesli solunum, hızlanan ve yavaşlayan solunum
  • Nabızda değişiklikler, vücut ısısında yükselme (kan basıncında yükselme)
  • Kanama ilerledikçe gözbebekleri büyüklüğünde farklılık (ANİZOKORİ), çift görme, görmede bulanıklık.
  • İlkyardım: Yukarıda bahsedilen nedenler sonucunda bu belirtilerden biri veya birkaçı görülürse, yukarıda anlatıldığı şekilde hemen hastaneye götürülmelidir

GÖĞÜS YARALANMALARI

  • Tüm organ yaralanmalarında olduğu gibi göğüs yaralanmaları da vurma, çarpma, darbe sonucu oluşur ve ilkyardım uygulamaları açısından iki başlıkta ele alınabilir.

Kapalı göğüs yaralanmaları

  • Üstteki deri dokusu sağlamdır. Ancak vurma, çarpma, darbe sonucu derialtı dokusundaki hasar nedeniyle morarma, ağrı, kaburga kemiklerinde (kostalarda) kırıklar ve akciğerde yırtılma-yaralanma görülebilir. Ayrıca travma olmaksızın şiddetli kuru öksürük sonucunda da akciğerlerde yaralanma dolayısıyla da kapalı göğüs yaralanması ortaya çıkabilir.

Belirtileri

  • Şiddetli göğüs ağrısı,
  • Solunum güçlüğü,
  • Öksürme ile kanlı balgam veya tükürük gelmesi

İlkyardım

nBu belirtiler görüldüğünde kişi hemen hastaneye götürülmelidir!

Açık göğüs yaralanmaları

nBıçak, şiş, kurşun gibi delici cisimlerle veya kaburga kemiği kırıklarında, kırık uçların göğüs duvarını delmesiyle meydana gelir

Belirti ve bulgular

  • Yaralanan bölgede solunumla birlikte görülen veya artan şiddetli ağrı ,
  • Öksürükle kan gelmesi (hemoptizi),
  • Yetersiz oksijenlenme nedeniyle mukozalarda morarma (siyanoz)
  • Kan basıncında düşme

İlkyardım

  • KAPALI GÖĞÜS YARALANMALARInda kişi mümkün olduğunca kısa sürede hastaneye nakledilmelidir. Yarı oturur pozisyonda!
  • * YELKEN GÖĞÜS söz konusuysa, o taraftaki kol 45 derecelik açı ile göğüs üzerine kapatılır. Üçgen sargı bezi ile kol vücuda derin bir nefes aldırdıktan sonra bağlanır. Hasta yarı oturur pozisyonda hastaneye götürülür.
  • * AÇIK GÖĞÜS YARALANMALARInda, öncelikle açık yara kapatılarak içeriye hava emilimi engellenmelidir. Bunun için herhangi bir temiz, delik olmayan plastik/naylon torba, aluminyum folyo (sigara ya da çikolata ambalajında bulunan) veya nemli sık dokunmuş bir kumaş parçası kullanılabilir
  • Eğer plastik/naylon kullanılacaksa: Yara üzerine kapatıldıktan sonra dört bir tarafı flasterle vücuda yapıştırılır. Ancak bir köşesi açık bırakılır. Ondan sonra yelken göğüste olduğu gibi sabitlenerek ve aynı pozisyon verilerek hastaneye götürülür

KARIN YARALANMALARI

  • Kapalı karın yaralanmaları: Vurma, çarpma, darbe sonucu oluşabileceği gibi apandisit patlaması, barsak düğümlenmesi, karın içinde iltihaplanma ve kanamalar sonucunda da oluşabilir.
  • Belirtileri:
  • Karın ağrısı, hareketle artan ağrı
  • Bulantı, kusma
  • Karında şişkinlik, sertlik, hassasiyet (hasta karnına dokundurmaz)
  • Hasta hareket etmekten kaçınır
  • Ateş, dudaklarda kuruma, susuzluk hissi

İlkyardım

  • Hemen hastaneye götürülür
  • Kusma olasılığına karşı uyanık olunur( kusma olasılığına karşı hasta yan yatırılabilir)
  • Şoka karşı hazırlıklı olunur
  • Ağrının yeri, şiddeti, tipi ve süresi kaydedilir.

YAPILMAYACAKLAR

  • Ağrı kesici verilmez (teşhis koymayı engelleyeceği için)
  • Yiyecek veya içecek kesinlikle verilmez (ameliyata alınmasını engeller)
  • Karın üzerine sıcak uygulama (sıcak su termoforu, ısıtılmış ütü, vb) kesinlikle yapılmaz (soğuk uygulama yapmak dala akılcıdır).

Açık batın yaralanmaları

  • Hasta sırtüstü yatırılır. Yara çevresi antiseptikle iyice silindikten sonra yara ağzı ucuca getirilerek üzeri steril gazlı bezle kapatılır ve hastaneye götürülür.

Dikkat edilecek hususlar

  • Eğer iç organlar dışarı çıkmışsa, içeri sokulmaya çalışılmaz. Yara üzerinde toplanır, ılık ve nemli steril gazlı bezle örtülür ve aşağıda bahsedilen pozisyonlardan biri verdirilerek hastaneye götürülür
  • Yara vücut eksenine paralelse (yukarıdan aşağı doğru ise): hasta sırtüstü yatırılır ve bacaklar dümdüz uzatılır.
  • Yara vücut eksenine dikse (sağdan-sola/enlemesine ise): hasta sırtüstü yatırılır ve bacaklar dizden bükülerek mümkün olduğunca karna doğru çekilir

OMURGA YARALANMASI

  • Omurga 33 omurdan oluşmuştur. Boyun(servikal 7), sırt (torakal 12), bel (lumbal 5), sakral (5) ve kuyruk sokumu (koksiks 3) olmak üzere beş bölüme ayrılır (Şekil 21). Omurlar arasında bulunan kıkırdak yastıkçıklar (diskler) hem hareketi sağlarlar hem de kemiklerin aşınmasını önlerler. Omurlar kuvvetli bağlarla birbirlerine bağlanmışlardır, bu bağlar birbirine komşu omurlar arasında küçük eğimlere olanak sağlamanın yanı sıra, birbirlerinin üzerinde durmasını sağlarlar

Omurgayı oluşturan omurların arka kısmında bulunan boşluk ile oluşan kanal (spinal kanal), omurilik ve onu örten zarları içermektedir. Beyin omurilik sıvısı (BOS) bu zarlar arasında dolaşmaktadır. Tüm sinirler omurilik yoluyla beyne ulaşırlar.

Omurga yaralanmalarında kırıklar ve/veya ezilmeler meydana geldiğinde omurilik etkilenirse felç hatta ölüm meydana gelebilir. Bir omurun diğeri üzerinde hafif kayması veya diskin kayması(bel fıtığı-herni), milimetrik dahi olsa sinirlerin baskı altında kalması için yeterlidir. Bu nedenle omurga yaralanmalarında hastanın KESİNLİKLE HAREKET ETTİRİLMEMESİ gerekir.

  • Hasta sert bir zemin üzerine yatırılarak (ya da baş-sırt-kalça aynı düzlemde olacak şekilde) taşınmalıdır.
  • Omurga yaralanması olasılığı yüksek olan kazalar; otomobil-motosiklet kazaları, denize dalmalar, yüksekten düşmeler vb’ dir.
  • Kaza sonrası bilinci kapalı her hastada omurga yaralanması olasılığı varsayılmalıdır.

Belirti ve bulgular

  • Ağrı: Hastanın bilinci yerindeyse ağrısını dile getirebilir. Bazen hasta ağrıdan yakınmayabilir bu gibi durumlarda hastanın hareket yeteneği gözlenir, Şayet hasta atellenmiş gibi yatıyorsa, hareket etmekten kaçınıyorsa ağrısı nedeniyle bu şekilde yatıyordur. omurga yaralanması olasılığı çok yüksektir.
  • Kollar ve/veya bacaklarda uyuşma, karıncalanma veya güçsüzlük.
  • Şekil bozukluğu: Omurgada pek rastlanmaz. İstisna olarak boyun omurlarında görülebilir; baş bir tarafa bükülmüştür.
  • Hassasiyet.
  • Paralizi (güç kaybı) ve/veya duyu kaybı. Kol ve/veya bacağını hareket ettirmesi istenerek motor kaybı; dokunarak ta duyu kaybı saptanabilir.

İlk Yardım

  • Tüm yaralanmalarda olduğu gibi öncelikle ABC kontrol edilir ve devamlılığı sağlanır.
  • Kanamalar kontrol altına alınır, yaralar kapatılır.
  • Hasta SERT VE DÜZ BİR ZEMİN üzerinde, SIRTÜSTÜ YATIRILARAK taşınır. Boyun kısmı (servikal omurlar) battaniye, havlu ya da ayakkabılarla sağa-sola hareket etmemesi için desteklenir. Sert ve düz zemin için; kapı, iki uzun sopa arasına gerilmiş battaniye kullanılabilir. Elbette ki varsa SEDYE en uygun taşıma aracıdır
  • Trafik kazasında, kazazede araçtan baş-sırt-kalça aynı hizada olacak şekilde çıkarılmalıdır, bunu sağlayabilmek için çevrede bulunabilecek (1 m civarında) sopa ya da tahta parçasından yararlanılabilir. Tahta sırta dayanarak aynı düzlemde kalması sağlanabilir.

ORGAN

KOPMASI VE İLKYARDIM

  • Organ kopması (amputasyon, ampute organ); vücutta çıkıntı oluşturan organların herhangi bir nedenle bulunduğu yerden ayrılmasıdır.
  • Çıkıntı oluşturan organlar: burun, kulaklar, çene, kollar, bacaklar, eller, ayaklar, parmaklar şeklinde sıralanabilir
  • Organın yerinden ayrılması, genellikle kazalar sonucunda görülmekle beraber tedavi amaçlı da (örnek: gangren nedeniyle ayakların kesilmesi…)olabilmektedir. Kaza nedeniyle oluşan organ kopmalarının en önemli nedenleri: motorlu araç kazalarında sıkışma, iş kazaları, düşme veya kesici nitelikteki bir şeyin düşmesi ve benzeridir.
  • Kopan organ, 24 saat içinde(McCarthy, 1990) uygun koşullarda, uygun hastaneye nakledildiği takdirde, yerine dikildiğinde eski görevini sürdürebilir.

HASTA İÇİN UYGUN KOŞULLAR

  • Kanama hemen doğrudan basınçla durdurulmalıdır
  • Hastanın soluk yolunun, solunumunun ve dolaşımının devamlılığı sağlanmalıdır
  • Şoka karşı önlem alınmalıdır: ayakların yükseltilmesi gibi
  • Kanama, doğrudan basınca ve kalp seviyesinden yükseğe kaldırmaya rağmen durdurulamamışsa, son seçenek olarak turnike uygulanabilir. Doğrudan turnike uygulanması, dokunun beslenmesini bozacağından istenmemektedir; beslenmesi bozulan organın yerine dikilmesinde sorunlar ortaya çıkmaktadır.
    1. KOPAN ORGAN İÇİN

UYGUN KOŞULLAR

  • ISLATILMAMALIDIR (doğrudan su

içine konulmamalıdır)

  • DONDURULMAMALIDIR (doğrudan buz ile temas etmemelidir; kuru buz kullanılmamalıdır)
  • Organ nemli ve soğuk tutulmalıdır. Bunun için: bulunabilen en temiz kumaş (çevrede hiçbir şey yoksa kazazedenin fanilası kullanılabilir) bulunabilen en temiz su (varsa çaydanlıktaki kaynamış ve soğumuş su, içme suyu, musluk suyu vs.) ile nemlendirilir(ıslatılıp sıkılır). Kopan organ nemlendirilmiş bu kumaş parçasına yerleştirilerek, sarılır ve bulunabilen en temiz, deliksiz bir plastik torbaya konur. Ağzı sıkıca bağlandıktan sonra içinde su ve buz parçaları olan bir başka torba yada kap içine yerleştirilir

KIRIK – ÇIKIK – BURKULMA

  • KIRIK : Kemik dokusunun bütünlüğünün bozulmasıdır.

Çeşitleri :

  • Kapalı kırık; deri bütünlüğünün bozulmadığı, çevre dokuların çok fazla zarar görmediği kırıklardır.
  • Açık kırık; kırık kemik uçlarının görülebildiği, çevre dokuların zarar gördüğü kırıklardır

Kırıkta belirti ve bulgular

    • Ağrı,
    • Morarma, çürük, şişlik
    • Şekil bozukluğu (deformite), simetride bozulma,
    • Hareket edememe, hareket kısıtlanması Kırıkta İlkyardım
  • Kanama varsa kontrol altına alınır, yara varsa kapatılır
  • Kırığın çevre dokulara zarar vermemesi için ekstremite (kol veya bacak) desteklenir.

DESTEK (ATEL)

  • Kırığı tespit etmek ( hareket etmesini önlemek ) amacı ile kullanılan tahta parçası, mukavva, sert karton, yastık üçgen sargı bezi gibi malzemelere verilen genel ad.

Desteklerken (Atellerken) Dikkat Edilecek Hususlar

  • Kırık parçalara kesinlikle dokunulmaz veya içeri yerleştirilmeye çalışılmaz
  • Kırığın üstünde ve altında yer alan eklemler de desteklenir ( atele dahil edilir)
  • Uçlara doğru (el ve ayaklar vücudun uç noktalarıdır) tüm eklemler desteklenir
  • Şişlik ve ödemi önlemek üzere kol veya bacak yerçekiminden kurtarılır (kol ise kalp seviyesinde tutulur, bacak ise uzatılır).
  • Ağrı şiddetli ise ve kişi kendi içebilecek durumdaysa ağrı kesici verilebilir

ÇIKIK

  • Eklemi oluşturan kemiklerden birinin yerinden ayrılmasıdır. Ligament ve kapsül yaralanması gibi ciddi sorunlar ortaya çıkabilir. Eklem yüzeyleri birbirinden tamamen ayrılmış kemik uçları değişik pozisyonlarda kilitlenmiş olabilir. Herhangi bir hareket hem çok güçtür hem de ağrılıdır

Çıkmaya en yatkın eklemler

nparmak, omuz, dirsek, kalça, ayak bileği ve çene eklemleridir.

Belirti ve bulgular

  • Şekil bozukluğu,
  • Hareketle artan ağrı,
  • Morarma, şişlik,
  • Hareket kısıtlanması veya kaybı.

Çıkıkta İlkyardım

  • Hareket etmemesi için desteklenir. Desteklerken kıvrılma varsa ve açılmıyorsa zorlanmaz, bulunduğu halde tespit edilir .
  • Ağrı kesici verilebilir.
  • Hastaneye götürülür.

BURKULMA

  • Eklemin normal hareket sınırının ötesine bükülmesi ve gerilmesi sonucu, kapsül ve ligamentlerin zedelenmesi veya yırtılmasıdır. Daha ziyade diz, ayak ve el bileğinde meydana gelir.

Bulguları

  • Hassasiyet, şişlik, morluk,

ağrı, harekette kısıtlanma

Burkulmada İlkyardım

  • Ekstremite (kol veya bacak) hareket ettirilmez, dinlendirilir.
  • Yükseğe kaldırılır (yerçekiminden kurtarılır) .
  • Morarma ve şişliği önlemek üzere soğuk uygulama yapılır. Olayın üzerinden birkaç saat geçmişse, soğuk uygulamanın yararı yoktur, bu durumda şişlik, morluk ve ağrıyı azaltmak üzere sıcak uygulama yapılabilir.
  • Soğuk uygulama için : buz torbasına veya sağlam bir plastik torbaya buz parçaları konup, havluya ya da bir yastık kılıfına sarıldıktan sonra burkulan kısma yerleştirilir.
  • Sıcak uygulama için : Derin bir kaba ılık-sıcak arası su konur ve burkulan kısım içinde 15 dakika kadar bekletilir. Günde birkaç kez yapılacak bu uygulama iyileşene kadar tekrarlanabilir. Ya da sıcak su içinde ıslatılmış sıkılmış havlu ile bölge sarılır hemen soğumaması için üzerine naylon örtülebilir.

YANIKLAR

YANIK NEDİR?

  • Isı, ışın, elektrik veya kimyasal maddelere maruz kalma sonucunda deri ve derialtı dokularda meydana gelen bir çeşit yaralanmadır

Yanıkların değerlendirilmesi

  • 1-Derinlik
    1. derece yanıklar: Derinin sadece en üst tabakasının zedelendiği yanıklardır. Kızarıklık, gerginlik ve ağrı görülür. Örnek: güneş yanıkları.
    2. derece yanıklar: Derinin üst ve değişen oranlarda alt kısmının etkilendiği yanıklardır. Kızarıklık, gerginlik, ağrı ve su toplanması (bül) ile karakterizedir.